Günümüzde Orta Doğu ve Kuzey Afrika (MENA) bölgesi çok ciddi sosyal entegrasyon ve ekonomik çeşitlilik sorunlarıyla karşı karşıya. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün MENA bölgesindeki gençler üzerine hazırladığı bir rapora göre “MENA bölgesindeki genç kadın ve erkekler, dünyanın en yüksek genç işsizlik oranının olduğu bölgede yaşıyorlar. Birçok ülkede, gençlerin (15-29 yaş arası) çalışma çağındaki nüfus içindeki oranı yüzde 30’un üzerinde”. Ayrıca MENA bölgesi benzersiz bir mülteci ve ülke içinde yerinden edilmiş kişi nüfusuna da ev sahipliği yapıyor. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) verilerine göre, 2017 yılında MENA bölgesi dünya nüfusunun %6’sına sahipken, dünyanın mülteci, yurda dönen kişiler, vatansızlar, ülke içinde yerinden edilmiş kişiler ve sığınmacı nüfusunun dörtte biri bu bölgede barınıyordu. Lübnan, Türkiye ve Ürdün gibi, alt ve üst orta sınıf gelire sahip birçok ülke bu mültecilere ev sahipliği yapıyor. Ekonomik çeşitlilik ihtiyacı ve marjinalize edilmiş topluluklarla ilgilenmenin oluşturduğu çifte zorluk, birbiriyle çatışan talepler yaratıyor. Ülkeler, işsizlik ve fırsatlara erişim güçlüğü çeken vatandaşlarının taleplerini karşılamaya çalışırken, mültecilerin emek piyasası ve sosyal programlara erişimi için çeşitli kararlar da almak zorundalar.
The Hollings Center for International Dialogue MENA bölgesindeki ekonomi ve eğitim konularına odaklanan çeşitli diyalog toplantıları düzenliyor. Girişimciliğin ekonominin büyümesinde, istihdam yaratmakta, inovasyonu teşvik etmekte, kalkınmada ve göçmenlerin sosyal ve ekonomik yapılara entegrasyonunda oynayabileceği önemli rol bu diyaloglarda sıkça gündeme geliyor. Girişimcilik, sosyal ve ekonomik kalkınma için önemli bir itici güç olarak görülüyor. Hali hazırda, bölge genelinde hükümetler, uluslararası sivil toplum kuruluşları (USTK), şirketler ve yerel kuruluşlar tarafından yürütülen çok sayıda girişimcilik ve geçim programları bulunuyor. Bunun yanı sıra, kuluçka merkezleri de gelişiyor. Uluslararası ve yerel kuruluşlar bu tür programlara oldukça yüklü fon yatırımı yapıyorlar. Her ne kadar girişimcilik eğitimi, mesleki eğitim ve finans eğitimi gibi programların ekonomik anlamda marjinalleştirilmiş kişiler için bir geçim kaynağı yaratabileceğine inanılsa da, bu programların uzun vadeli etkileri ve ne derece faydalı oldukları büyük ölçüde bilinmiyor.
Hem marjinalize edilmiş topluluklar hem de mülteciler için sürdürülebilir ekonomik çözümlere ihtiyaç olduğu konusundaki farkındalık giderek artıyor. Sonuç olarak, bu grupların entegrasyonu, topluluklara ve uluslara da fayda sağlayacak, gelişen, sürdürülebilir bir girişimcilik ekosistemine sahip olmanın ayrılmaz bir parçası. Bu topluluk üyeleri örgün eğitim, sermaye, sosyal sermaye, dil becerisi, yerel pazarlara, yasal düzenlemelere ve krediye erişim konularında bilgi eksikliği gibi birçok zorlukla karşı karşıyalar. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin dediği gibi, “yerel entegrasyon hukuki, ekonomik, sosyal ve kültürel boyutları olan, karmaşık ve aşamalı bir süreçtir. Hem bireyler hem de girdikleri toplum için ciddi talepler yaratır.” Layıkıyla teşvik edilmesi halinde, girişimcilik, bu zorlukların bir kısmının üstesinden gelecek bir araç olabilir.
Bu konuları incelemek ve MENA bölgesinde bir girişimcilik ekosistemi geliştirilmesinin önündeki zorlukları ele almak amacıyla Hollings Center bir diyalog programı düzenledi. Mevcut çabalara bakmak ve devam eden girişimlerin ne kadar yararlı olduğunu anlamak için 2018 yılının Kasım ayında, Ürdün’ün başkenti Amman’da gerçekleşen diyalogun katılımcıları aşağıdaki sonuçlara vardılar:
- Mevcut girişimcilik kapasite geliştirme programlarına eleştirel yaklaşılmalı. Bu programlar genellikle kısa vadeli girdilere odaklanıyor ve orta ve uzun vadede sürdürülebilir olmuyorlar. Bu programlardan beklentiler gerçekçi olmalı. Paydaşlar ve girişimciler yüksek başarısızlık oranlarına hazırlıklı olmalı. Ancak, önemli bir gelişme olduğunda, buna da hak ettiği önem verilerek, dikkat çekilmeli.
- Paydaş sektörler arasında ve sektör içinde bir iletişim açığı bulunuyor. Farklı standartların ve tanımların kullanılması, bölgedeki girişimciliğe yaklaşımda bütünsel değil parçalı bir yaklaşımının benimsenmesine neden oluyor. “Girişimcilik programı”nın neleri kapsayacağı ve neleri dışarıda bırakacağı sorusu iyice düşünülmeli ve paydaşlar arasında amaçlar ve beklentiler iyi tanımlanmalı.
- Bölgede girişimcilik ekosistemlerinin geliştirilmesinin anahtarı yerel piyasayı anlamak. Bu, ayrıca piyasaya girmek için en az engele sahip ve dışlanan topluluklar üzerinde olumlu etki yaratma ihtimali daha yüksek olan yol. Programlar bu konuyu dikkate almalı.
- Bölgedeki birçok ülkenin piyasaya giriş önüne koydukları engeller hafifletilmelidir. Şirket kaydının ve başlangıç sermayesine erişimin kolay olması, girişimcilerin piyasaya girmesine yardımcı olacaktır. Toplantı boyunca, zamanın gerisinde kalan düzenlemeler ve ne olduğu anlaşılmaz işlemler, girişimciliğin ve mesleki gelişimin önündeki ana engeller olarak defalarca dile getirildi. Uluslararası hükümetler ve USTK’lar gibi yabancı aktörlerin bunda önemli bir etkisi olabilir.
- Mülteciler ve diğer marjinalize edilen topluluklarla ilgili olarak, özellikle Suriye kriziyle birlikte, birçok ülke bir dönüm noktasıyla karşı karşıyalar. Mülteci toplulukların kalmasına izin verilecek mi, verilmeyecek mi? Şu anda, bölgedeki birçok hükümetin şu ya da bu sebeple bu konuda kafası karışık. Sonuç olarak, marjinalize edilen bu toplulukların birçoğu ekonomiden dışlanmış veya kayıt dışı ekonomiye itilmiş durumdalar. Katılımcılar, bu durumun sürdürülemez olduğuna dikkat çektiler.